24 Nisan 2012 Salı

KUŞ BURNU




                                   KUŞ BURNU                


Kuşburnu meyvesinin tıbbi ve beslenme değeri konusundaki bilgiler oldukça eskidir. Hipokrat zamanında iltihaplara karşı Ortaçağda ve daha sonraki dönemlerde kan tükürmelere, dişeti kanamalarına, böbrek meme safra taşlarına, tenyaya, yılancık hastalığına karşı kullanılmıştır.
(Baytop 1984)
Ayrıca şeker hastalıklarına, yan ağrılarına ve ishale karşı kullanımı çok yaygındır.
Ülkemizde de basur-hemoroid’e, raşitizme ve romatizmaya karşı şifa bulunduğundan dolayı kullanımı yaygındır. Etkin bir kan temizleyici,barsak yumuşatıcı, kurt düşürücü özelliğe sahip olan Kuşburnu, C Vitamini zenginliğinden ötürü vücudun gelişmesini düzenler.
(Yağmur ve ark. 1991) 
C Vitamini, vücutta bağ dokusunun sağlam ve sıkı olmasını sağlayarak soğuk algınlığı, nezle, grip ve diğer ateşli hastalıklara karşı direncini artırır.
A ve E Vitaminleri ile birlikte antioksidan etki göstererek kanser riskini önler, ayrıca fenolik maddelerle birlikte damar cidarlarının sağlam olmasını sağlar. Sonuçta kanamaların önlenmesine yardımcı olur.
Kuşburnu meyveleri yüksek oranda birçok vitamin ve mineral madde içerirken bitkinin diğer organları ise tıbbi özelliğe sahip tanen, glikozit ve flovenitler  gibi organik maddeleri önemli miktarda içermektedirler.
(İlisulu 1992 )
Özellikle bitkisel gıdalarla sağlanan gıda posasıyla A, C, ve E vitaminlerine büyük işlevler yüklenmektedir. Refah toplumlarında stres, bedensel hareket yetersizliği ile birlikte işlenmiş, doğaldan uzaklaştırılmış, enerji ve protein yoğun gıdalarla beslenme  başta kalp damar rahatsızlıkları olmak üzere birçok müzmin hastalığı beraberinde getirmektedir. Bu yüzden beslenmeden söz edildiği yerde mutlaka yağ ve yağlı yiyeceklerin etkilerinin azaltılması, meyve ve sebzelerin olabildiğince çok tüketilmesi önerilmektedir.
Kuşburnu ve ürünleri özellikle askorbik asit yani C vitamini ve fenolik maddelere bağlanan P vitamini faktörü ile dikkat çekmekte ve tanınmakta ve halk tarafından şifa niyetiyle tüketilmektedir. Tarih boyunca Tıbbın  şifa olarak kullandığı en büyük kaynak: tabiat bitkileridir.
(Anon 1992; Cemeroğlu 1992)
Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi tarafından 1996 yılında ‘doğrudan basım yöntemiyle kuşburnu tozu ve C vitamini içeren tabletlerin basılabilme özelliklerinin incelenmesi’ konulu bir çalışma yapılmıştır. Bu çalışmayla ülkemizde, ithal edilerek satılmakta olan kuşburnu müstahzarına alternatif bir tablet formülü geliştirilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla kuşburnu bitkisinden elde edilen kuru toz ve C vitamini etken madde olarak kullanılmış,çalışma başarıyla sonuçlanmış ve kuşburnu içerikli C vitamin sandoz tabletleri üretilmiştir.
Bu meyve Hipokrat zamanında iltihaplara karşı ortaçağda kan tükürmelere, dişetleri kanamalarına karşı, böbrek, mesane, safra taşlarına, tenyaya, yılancığa, şekere yan ağrılarına, ishale karşı kullanılmıştır. Bizde de basura ateşli hastalıklara karşı kullanılmakta, dinçlik verici özelliğinden ötürü zinde kalmak için çayı içilmektedir. 
Günümüzde bu meyvenin başlıca önemi içinde çok miktarda C ve P Vitamini içermesidir.
C vitamini Şayet yeteri derecede alınmazsa vücutta kifayetsizlik belirtileri başlar. Bunu da konnektif dokudaki aksaklık yapar. Zira böylelerinde intersellüler  sement maddesinin normal depolanması aksar. Kanama istidadı başlar. Yaraların iyileşmesi uzar. Osteoblasiat layıkı vechile doku yapamaz. O zaman da kemik tuzları yeter derecede depolanamaz. Neticede skobüt hastalığı meydana gelir. Günümüzde bu kadar gıdasız kalınmadığı düşünülürse pratikte klinik skobütü yerine daha ziyade sub-klinik C vitamini yetersizliği görülür.  Bu durumlarda ise şunlar hissedilir: Yorgunluk, kesiklik, adale ağrıları. Bu şikayetlere paralel olarak (ilk 40 günde) plazmadaki C Vitamini düşer. İdrardaki de azalır. Plazmadaki %0.3 mg. altına düşünce bunu lökosit ve trombositlerdeki (dokulardaki) düşüklük takip eder. Ve 30-90 gün sonra bütün kandaki sıfır olur. Bu devrede dışardan Cvitamini verilse ilk zamanda idrarda rastlanmaz. Vücut evvela dokulardaki açıklarını kapatır. İdrara bütün açıklar kapandıktan sonra geçer. 
Klinik araz plazmadaki C Vitamini miktarı 0,1mg.’ın altına düşünce kendini belli eder. Preskobütük devrede kandaki Cvitamininin sıfır olduğu zamana rastlar. O zaman idrarda da sıfır olur.

17 Nisan 2012 Salı

İNCİR AĞACI


                                        İNCİR AĞACI


Diğer İsimleri: Yemiş, Ficus carica, Fig, Figue
                                    




                                        İNCİR AĞACI
İncir: Dutgillerden asıl vatanı Akdeniz kıyıları olan yaprakları geniş ve dilimli bir ağacın meyvesidir. Çok lifli bir besin olan incir A, C ve B vitaminlerinin yanında sodyum, potasyum, kalsiyum, fosfor, magnezyum ve demir mineralleri açısından oldukça zengindir. Ayrıca, özellikle kuru incirde omega-3 ve omega-6 yağ asitleri ve protein bulunur.100gr Kuru incir kalori : 250 kalori
  • Kabızlığı giderir.
  • Basura iyi gelir.
  • Bağırsakları yumuşatır.
  • Nekahat devresini kısaltır.
  • Kansere karşı koruyucudur.
  • Mide tembelliğini tedavi eder.
  • Nezle ve sıtmada da kullanılır.
  • Vücuda kuvvet ve enerji verir.
  • Hücrelerin yenilenmesini sağlar.
  • Halsizliğe ve unutkanlığa iyi gelir.
  • Kuru incir kan yapıcı etkinliktedir.
  • Vücudu ve sinirleri kuvvetlendirir.
  • Özellikle Kuru incir balgam söktürür.
  • Bedensel ve zihinsel yorgunluğu giderir.
  • Çıbanların olgunlaşmasını sağlar. Lapası, yanık ağrılarını keser.
  • Dallarından akan süt, nasır ve siğilleri giderir. sifalibitkileriniz.com
  • Bronşları yumuşatır. Bronşit, öksürük ve boğaz ağrılarında faydalıdır.
  • İçerdiği yüksek lif oranı sayesinde sindirimi hızlandırır ve kolaylaştırır.
  • Bakteri ve virüslerin çoğalmasını önleyerek hastalıklara karşı direnci arttırır.
  • İçeriğindeki fosfor ve kalsiyum sayesinde kemik ve diş sağlığı için yararlıdır.
  • Kötü kolesterolün düşürülmesine yardımcıdır. Kuru incirdeki omega-3 kolesterolü azaltmakla
    birlikte beyin ve kalp sağlığı içinde faydalıdır.
İncir Nasıl Kullanılır? İncirin meyvesi yaş ve kurutularak yenebilir, reçeli ve kompostosu yapılır. Ayrıca incir ağacının dallarından akan beyaz sütten de yararlanılır. Dallarından akan sütü nasır ve siğillere sürülürse iyi gelir. Kuru incir kalori, protein, potasyum, kalsiyum ve demir açısından daha besleyicidir.
100gr Taze incir : 75-80 kalori
100gr Kuru incir kalori : 250 kalori


14 Nisan 2012 Cumartesi

ÇAM AĞACI



                                                     ÇAM AĞACI

Çam ağacı, Pinaceae (çamgiller) familyasından Pinus cinsinden orman ağaçlarını içeren iğne yapraklı türlere verilen ad. Türkiye’de yetiştiği yerler:Hemen hemen her bölgede.




Genç Çam ağaçlarının tacı genellikle konik dalları yatay ve çevrel dizilişlidir. Yaşlı ağaçların tacı ise yuvarlak, düz ya da yayvan olabilir. Türlerin çoğunda gövde kabuğu kalın, pürüzlü ve çatlaklıdır. Çam ağaçları kuraklığa dayanıklı olmakla birlikte, iyi gelişip çoğalabilmeleri için temiz hava ve bol ışık gerekir.

Çok çeşitli yüksekliklerde yetişen 10-20 m yüksekliğinde, kışın yapraklarını dökmiyen, genellikle ormanlar teşkil eden iğne yapraklı ağaçlar. Açık tohumlu bitkilerin kozalaklılar sınıfındandır. Çam ağaçlarının 90 kadar türü vardır. Genellikle Kuzey Yarım Kürenin mûtedil bölgelerinde geniş bir yayılma alanı gösterir. Tropik bölgelerin yüksek dağlarına kadar çok geniş bir yayılma alanı gösterdiklerinden, çok çeşitlilik gösterirler. Çam türlerinin kurak yetişme yerlerinde de yetişmelerinin ve kurak toprakların ağacı olmalarının sebebi, iğne yapraklarının sert ve kalın epidermis tabakasından meydana gelmesi, uzun kök sistemleri ile derin toprak katlarının neminden faydalanmalarıdır. Çamların toprak yönünden istekleri azdır. Onun için diğer ağaçların yetişmediği topraklarda kolaylıkla yetişebilirler. Fakat kurak, kumlu, çakıllı topraklarda yetişen pekçok çam türleri olduğu gibi, asitli topraklarda ve hatta bataklıklarda yetişenler de vardır.

Çam ağacının gövdesi dik, silindirik ve üst taraftan dallıdır. Kabuk esmer renkli ve pulludur. Dallanma tarzı uzun ve kısa sürgün olarak 2 çeşit sürgün meydana getirmekle karakteristiktir. Kabuk ve odun kısmında reçine bulunur. Yapraklar iğnemsi, uzun veya kısa, sert ve koyu yeşil renklidir. İkişer ikişer gruplar teşkil ederler ve kısa sürgünlerin ucunda bulunurlar. Çam ağaçlarının ömürleri 100 ile 1000 yıl arasında değişmektedir. Ancak dünyanın en yüksek ağaçlarından biri de yine bir çam türü (P.aristata) olup yaklaşık 4000 yaşındadır. Erkek çiçekler sürgünlerin tepelerine yakın kısımlarında meydana gelirler. Çiçek tozları sarı renklidir. Dişi çiçekler kozalak adı verilen çiçek durumları yaparlar. Kozalakta kanatlı tohumlar bulunur.

Ülkemizde beş çam ağacı türü tabiî olarak bulunmaktadır: Kızılçam (Pinus brutia), Halepçamı (P.halepensis), karaçam (P.nigra), fıstıkçamı (P.pinea), sarıçam (P.silvestris).

Kızılçam (P.brutia): Yayılma alanı yalnız Güney İtalya, Balkan Yarımadası, Batı ve Güney Anadolu kıyı bölgeleridir. Toroslarda geniş ormanlar meydana getirirler. Genç fidan ve sürgünleri kırmızı renktedir. İğne yaprakları donuk, ince, sert ve uzundur. Kozalakları çok kısa saplı, dalda karşılıklı ve çoğunlukla ikisi bir arada bulunur. Memleketimizde terementi veya ham reçine istihsali, diğer türlerde de bulunmakla beraber, daha elverişli ve randımanlı olmasıyla kızılçamdan elde edilir.

Halepçamı (P.halepensis): Akdeniz çevresi memleketlerinde, kıyı bölgelerinde, özellikle kumsal yerlerde yetişir. Zeytin ağaçları gibi mûtedil bir iklim ister. Halepçamında iğne yapraklar kızılçamınkine göre daha kısa, daha ince, daha yumuşak ve açık renklidir. Kozalakları uzun saplı olduğundan aşağı sarkar. Genç sürgünleri de kırmızı değil, açık sarı renklidir.

Kaçaçam (P.nigra): İspanya’dan îtibaren bütün Akdeniz çevresi memleketlerinde tabiî olarak yetişen bu çam türünün, doğu sınırı Anadolu’dur. Kuzey Anadolu ormanlarında sarıçamın alt basamağında 800-1300 metreler arasında yetişir. Güney Anadolu’da ise kızılçam ormanlarının üstünde, sedir ormanlarının altında yer alır. Gövde ve dalları koyu esmerdir. İğne yaprakları sarıçamınkinden uzun, koyu yeşil, sert ve batıcıdır. Kozalakları da sarıçamınkinden daha uzun ve daha kalındır.

Fıstıkçamı (P.pinea): Bu çam türü, şemsiyeye benzer bir büyüme gösterir. Bu tür de Akdeniz çevresi ülkelerde yetişir. Türkiye'de Antalya Aksu Irmağı-Manavgat arası ve Bergama Kozak nahiyesinde topluluklar meydana getirir. Diğer sahil bölgelerinde münferit ağaçlar halindedir. Vatanı muhtemelen Doğu Akdeniz çevresidir. Kozalakları ikişer ikişer ve karşılıklı olarak daldan çıkar. Kozalaklardan elde edilen oldukça büyük tohumlarına “çamfıstığı” denir. Besin olarak kullanılır. Bol miktarda yağ taşır. Ortalama olarak bir ağaçtan 120 kg kozalak ve bundan da 6-8 kg temiz iç fıstık elde edilir.

Sarıçam (P.silvestris): Avrupa’da ve Sibirya’da geniş bir yayılma alanı olan sarıçamın, Türkiye’de Türk-Rus sınırından îtibaren batıya doğru uzanan ve 38. enlem dairesi dolaylarına kadar inen bir yayılma alanı vardır. Bu bölgelerde dağların yüksek yerlerinde ağaç sınırı 1800-2000 metreye kadar çıkabilen çam türüdür. Kozalakları saplı olduğundan aşağı doğru sarkar. Sürgünleri açık sarı, iğne yaprakları açık yeşil renkte, kıvrıktır. Tomurcukları reçinesizdir. Gövdelerinden, yaralanması suretiyle reçine elde edilir.

KAYNAK:UZMAN TV

2 Nisan 2012 Pazartesi

ELMA AĞACI






                            ELMAAĞACI

Diğer isimleri
elma ağacı, pirus malus, ekşi elma , yabani elma, malus silvestris, arapçası, tüffah, farsçası: sib / latincesi: pyrus malus, apple

Gül ailesinden olan bitkinin meyvesi yenir. Elma Avrupadan Orta Asya ya kadar her yerde yetişir. Dünya üzerinde 1200 yakın elma ağacı çeşitleri vardır. Ülkemizde yaklaşık 350 tane elma çeşidi olduğu söylenir. 10 metreye kadar yükselebilen beyaz ve pembe çiçekli bir ağacın meyvesidir. Tadı ve rengi yetiştiği yörelere göre değişir. Taze meyve olarak tüketilmekte sirke, şarap ve meyve suyu, yemeklerde, tatlılarda sıkça kullanılır. Hoş kokulu, ferahlık verici olmasının yanında besin değeri son derece yüksektir. Türkiye'nin en tanınmış elma çeşitleri Amasya, Ferik ve Çakırdak'lıdır. Bunların dışında Golden ve Starking gibi yabancı elma cinsleri de ülkemizde yetiştirilmektedir.

Tedavi edici özellikleri açısından en eski tıb alimleri bile elma kürünü övmekteydi. Ortaçağda tıb alimi Sainte Hildegarde, ağacın yalnızca meyvesini kullanmıyordu çiçek ve yapraklarını göz hastalıklarında yeni çıkan filizlerini gut krizinde tomurcuklarını baş ağrısına, sarılığa, zor sindirime, mide ekşimelerine
, koliklere ve pekliğe karşı veriliyordu, bir çok hastalığa kullanıyordu. Elma ağacının kabuğu tonoktir ve uyarıcıdır. Gevşemiş deriyi ve damarları germe, sıkıştırma yönünde olumlu etkileri vardır. İçinde A- B1-B2- B3- B6-E malik asit, vitaminleri bulunur. Meyvenin en zengin yeri kabuğudur.

Tıbbi Özellikleri :
Sinirleri kuvvetlendirici, Yorgunluk giderici, Kalbi koruyucu, Tansiyon düşürücü, Kan şekeri düşürücü, Karaciğer ve Dalak hastalıklarında iyileştirici, içerdiği fazla miktarda pektinden ötürü yüksek kolesterolü düşürdüğü bildirilmiştir. Kasları kuvvetlendirir. İdrarı artırır vücuttaki zararlı maddelerin dışarı atılmasını sağlar. Cilde tazelik kazandırır. Sağlık meyvesidir. Romatizma, Bağırsak yumuşatıcı, Gut hastalarına, Karaciğer Böbrek damar sertliği çekenlere, Hemoroite, egzamalara ve deri hastalıklarına, tatlı elma yemek hazımsızlığına, ekşi elma mide ve bağırsak rahatsızlıklarına enfeksiyonlara karşı etkilidir.

Önerilen kullanım şekli

*Üç günlük elma kür bir günde 1-1,5 elmayı kabuğu ile rendeleyin. 2 gün başka hiç bir şey yemeden sadece temiz su içerek yiyin. Üçüncü günde hafif besinler katabilirsiniz. Sindirim sisteminizin, 

böbreklerinizin, karaciğer, kanınızın yenilendiğini, bağırsak enfeksiyonlarına faydalı olduğunu görürsünüz.

* Boğaz hastalıkları ve öksürüğe elma ağacı çiçek ve yaprakları 2-3 tane kaynar suya atılır. Demlendirilir. Çay olarak 1 fincan içilir. Baş ağrısına, mide hazımsızlıkları, idrar söktürmeye ve kabızlığa da faydalıdır.

* Yatmadan önce yenilecek bir elmanın uykusuzluğa, bronşları açmaya bağırsakları yumuşatmaya oldukça faydası vardır.

* Elmadan çıkan meyve suyu bal ile karıştırılıp içilir. Deri üzerine sürülürse cildi güçlendirir ve dokuyu güzelleştirir.

* Yeni kesilmiş elma kabuğu deri üstüne konularak gevşemiş deri hücreleri tazeleyerek derinin sıkışması sağlanır.

*Nedeni ne olursa olsun, elma sirkesi uykusuzluğunuzu gidericidir. Üç çay kaşığı elma sirkesi ile küçük bir çorba kaşığı balı karıştırın. Yatmadan önce bu karışımdan iki çay kaşığı alın. Bir saat sonra uyuyamadıysanız, tekrar iki çay kaşığı alın. Elma sirkesinde, bal kadar sakinleştirici etki eden potasyum, demir, magnezyum gibi mineraller bulunur.